Ortadoğu’da statükolar değişirken etekleri tutuşan, yeni politik manevraların kendisinin canını da yakabileceği algısı yerleşen AKP-MHP yönetimi, Godot’yu bekler gibi Donald Trump’ı beklemeye koyulmuştu. Ancak, tarihin yanlış tarafında durmaya devam ederlerse Türkiye uçuruma yuvarlanabilir
Mehmet Ali Çelebi
İsrail’in, Gazze Savaşı’nı sürdürürken Aralık 2023’ten beri Gazze dışında gerçekleştirdiği bir dizi suikast ve noktasal bombalama, Türkiye’nin de başını döndürüp paniğe sürükledi.
Ortadoğu’da statükolar, haritalar değişirken etekleri tutuşan, yeni politik manevraların kendisinin canını da yakabileceği algısı yerleşen AKP-MHP yönetimi, Godot’yu bekler gibi Donald Trump’ı beklemeye koyulmuştu. Türkiye, Kamala Harris karşısında Trump kazanınca rahatladı. 20 Ocak 2025’te 47. ABD başkanı olarak yemin edecek Trump’ın dış politikası, Ortadoğu politikası nasıl şekillenir?
Ukrayna ve Pençe-Kilit
Seçim sonuçlarını dört gözle bekleyen ülkelere odaklanacağız. ABD’de seçilenler Türkiye’yi, yakın coğrafyada İran, Irak, Mısır, Suriye, Ürdün, İsrail, Körfez ülkelerini, Rusya’yı etkiliyor. Dolayısıyla bu etki katsayısına bağlı olarak coğrafik, topoğrafik, etnografik, demografik etkileşimler oluyor. Devletlerdeki etkileşim dört ülkeye de sınırdaş olan Kürtlere de sirayet ediyor. Örneğin ABD, Rusya’nın enerjisine alternatif Bakü Tiflis Ceyhan (BTC) Boru Hattı’nın Türkiye ile birlikte planlayıp hayata geçirdiği dönemde, Saddam Hüseyin rejimini yok edip Irak’ı işgal etme hazırlığı yapıldığı dönemde PKK Lideri Abdullah Öcalan’a, Bill Clinton yönetimi uluslararası komplo organize edip, İmralı sistemini oluşturmuştu. 24 Şubat 2022’de Rusya-Ukrayna Savaşı başladıktan sonra ABD-Joe Biden yönetimi ve Türkiye, Ukrayna’ya SİHA ve cephane satsın, Karadeniz’e giriş-çıkışları Rusya’ya karşı kontrol etsin diye Irak ve Federe Kürdistan hava sahasını açıp Pençe-Kilit Operasyonu’na, yine Suriye hava sahasını açıp Rojava’ya yönelik hava saldırılarına izin vermişti. Trump dönemi hamlelerinin de Türkiye ve Kürtlere yansımaları olacak.
Türkiye’nin beklentisi Aralık 2018’de aldığı, Pentagon’un durdurduğu Suriye’den çekilme kararını yeniden alması ve hava sahasını açık tutup TSK-SMO harekatlarına izin vermesi. Bunu yaparsa Trump-Netanyahu ittifakının Filistin’e, Gazze’ye yaptıklarını konuşmayacaklar, “soykırım”, “katliam” gibi kavramlardan vazgeçecekler. Tıpkı Kürt karşıtı ittifak yapmak için 2012’den beri “terörist”, “zalim”, “katil”, “diktatör” dediği Esad’la yeniden yüz yüze görüşebilmek için Rusya ve Irak liderlerini devreye sokması gibi.
Ekonomi ve güvenlik koridorları
Trump döneminde Çin’in Güney Koridoru ve Orta Koridoru, Hindistan-İsrail-Avrupa IMEC Koridoru, Kalkınma Yolu Koridoru gündem olacak. Yine Husiler Süveyş Kanalı ticaretini bloke ettiklerinden, Tevrat’ta da Hz. Musa’nın Sina Yarımadası’ndan takip ettiği Akabe-Eilat Körfezi’nden Ürdün, Şam ve Harran’a kadar uzanan Kral Yolu güzergahında Süveyş Kanalı’na alternatif Ben Gurion Kanalı (Israel Canal) ısıtılabilir. Irak, Federe Kürdistan, Suriye, İsrail, Akdeniz’i birbirine bağlayacak ekonomik ve güvenlik tabanlı Davud Koridoru (Holly David Corridor) denen doğalgaz-petrol, tren koridoru için çalışmalar yapılabilir. Umman, BAE, Katar, Suudi Arabistan’dan İsrail, Akdeniz’e açılacak otoyol, tren koridoru için yeni girişimler olabilir.
Sıkça ilk döneminde savaş olmadığını, mültecileri istemediğini ve kovacağını söyleyen Trump, hava sahasını açıp Türkiye’ye operasyon vizesi verdiğinde Türkiye ve beraberindeki paramiliter cihadist yapılar 2018’de Efrîn’e girmişti. TSK-SMO yine 2019’da Girê Spî’ye ve Serêkaniyê’ye girecekti. Yüzlerce kişi hayatını kaybetmiş, yüzbinlerce kişi mültecileşmişti. Buralarda oluşturulan yönetimler kentlerde toxic zemin imalatıyla Afganistan-Taliban benzeri bir sistem oluşturup kadınları köleleştirecekti. Demografik yapı değiştirilmiş, dil tekleştiriliyor, kültür teokratikleştiriliyordu. İşkence, tecavüz, cinayet, haraç için kaçırma, kadınların iş yaşamından koparılması ve eve hapsedilmesi, kadınların yanında erkek olmadan sokağa çıkamaması insan hakları örgütleri raporlarına, BM Suriye Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu raporlarına, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin açıklamalarına girince, Türkiye cevap yetiştirmeye çalışıyordu. (Dışişleri Bakanlığı’nın 18 Eylül 2020’de No: 216 açıklaması gibi)
Erdoğan, benzer operasyonlar için Trump ile sık görüşeceğini umuyor, benzer politikayı sürdürmek için Trump’ın göreve başlamasını bekliyordu. Pakistan ile ilişkileri nedeniyle Hindistan’ın BRICS üyeliğini engellediği, 11 Kasım 2024’teki İİT-Arap Ligi Riyad zirvesinde de Esad’la görüşemeyen, içte meşruiyet, dışta yalnızlaşma krizi yaşayan Türkiye’nin umudu Trump oldu.
Irak ve Suriye’den Kıbrıs’a
Şunu söylemeli ki Biden randevu vermese de Trump, Erdoğan ile sık sık görüşecektir. Biden, hiç Beyaz Saray’da ağırlamamıştı. Beklenti ABD güçlerinin Suriye’den, Irak’tan çekilmesi, İran da güçten düşürülürken yerlerine boşluğu kendisinin doldurması.
ABD, bütün ülkelerdeki askeri güçlerini çekse, üslerini kapatsa, Türkiye, Körfez ülkeleri, Avrupa ülkeleri gibi ülkelere silah, uçak, helikopter, istihbarat desteğini kesse, hava sahalarını açıp operasyon izinleri vermese elbet muazzam bir şey olurdu. ABD üslerini kapatmayı aklından geçirmeyen Türkiye, ABD başka ülkelerden çıksın ki kendisi caydırıcı güç olsun istiyor. Kürtlere karşı operasyonları sürdürecek dikensiz gül bahçesi istiyor. Bunu isterken de İsrail’in Kürtlerle ittifak geliştirmesinden korkuyor.
Trump’ın Çin ve İran’a karşı etki ortaya koyması için, saha avantajı kazanan İsrail’e çok ihtiyacı var.
İsrail, Trump’ın siyasetinde tayin edici olacak.
Trump Suriye politikasında ilk dönemindeki çekilme kararını uygulayamamıştı. İkinci döneminde de İran’ı kuşatma planı ve İsrail’in altüst ettiği konjonktür frenleyici olacak. Dolayısıyla Suriye’deki askerlerini çekmeyi göze almaz.
Erdoğan’ın İsrail’i tehdit edip “Biz nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl Libya’ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok” (AA /28.07.2024) sözlerini not etmiş İsrail söz konusu. İsrail, Beşar Esad yönetiminin gücünü örselemiş, Suriye’deki, Lübnan’daki İran ordusunun gücünü de eleğe çevirdiği istihbaratına sızıp nokta atışlarıyla kırmıştır. Bunu daha ileri taşımak isteyecek.
Savaştığı güçleri çaptan düşürürken, farklı ülkelerdeki örgütlerden İHA’ların kentlerine yağması İsrail’i yeni ittifak arayışlarına yöneltecek. Bu kontexte İsrail; İran, Suriye, Lübnan, Türkiye konusunda Cumhuriyetçi Parti ve Trump’ın politikaları üzerinde etkili olacaktır.
Tersine İsrail’in de baskısıyla Trump, Suriye-Ürdün Irak üçgeninde bulunan El-Tanf Üssü’ndeki askeri birlikleri İran güçlerinin Suriye ve Lübnan’a akışını önleme adı altında arttırabilir. Türkiye ile restleşen Netanyahu, DAİŞ (IŞİD) ve benzer cihadist yapılara karşı güç tutulması yanlısı. Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs açıklarındaki doğalgaz rezervleri üzerinden yaşanacak gerilimler nedeniyle de ABD’nin kalmasını istiyor.
Türkiye, çekilme beklerken ABD askerlerini Kıbrıs’taki İngiliz üslerinde görürsek şaşırtıcı olmaz. Çünkü, İsrail, Demir Kubbe’yi aşıp kentlerine düşen füzeler nedeniyle, Türkiye’nin Arap ülkeleri nezdindeki lobisi nedeniyle yok edilme korkusu arttığından Kıbrıs jeo-politiği konusunda ABD Kongresi’nde lobi yapacaktır. Trump, Türkiye’yi tamamen Rusya ve Çin’in heybesine düşürmemek için Rojava’ya hava saldırılarına ise zaman zaman izin verecektir.
Biden yönetimi ile Irak’taki Şiya Sudani hükümeti arasında varılan anlaşmaya göre Irak’taki ABD güçleri 2025’te azaltılacak ve çekilme 2026’da tamamlanacak. Ancak, İsrail ile İran füze düellosuna girmişken İsrail çekilmeye fren koyacaktır. Kampanyasındaki konuşmaları tahlil ettiğimizde de Trump’ın Cumhuriyetçi şahinlere dış düşman göstermek, silah ihracatını canlı tutmak için Çin gibi nükleer program izleyen İran’ı da sürekli hedef tahtasında tutacağı söylenebilir.
Yine İsrail’in Gazze’de Hamas’ı ve Beyrut ve Güney Lübnan’da Hizbullah’ı büyük oranda yok etmesi, Beyrut’un Dahiye semtinde merkez karargahları olan Hizbullah’ı neredeyse silinecek duruma getirmesi, Lübnan siyasi dengelerini değiştirmesi söz konusu. İsrail; Suriye hava sahasını kontrol eden Rusya’yı nötr kılarak Şam, Halep, Humus, Lazkiye gibi Suriye kentlerinde İran güçlerini uçaklarla bombalamayı sürdürürken Trump ilgisiz kalmayacak.
Trump, küçük ateşkeslerle odak kaydırmaları yapıp ardından Netanyahu yönetiminin Gazze’yi kuzeyden başlayıp yıkmasını izleyecek. İsrail, Filistinlileri adım adım Han Yunus-Refah’a sürmeyi, sonrasında Akdeniz sahilini tamamen boşaltmayı hedefliyor. Hedef bir süre boş bırakılıp, gündemden düşürüldükten sonra yıkılan yerleri tarıma ve yeni yerleşimlere açmak.
Rusya ile 24 saat
Velhasıl ABD başkanları Asya-Pasifik’e odaklanacaklarını söyleseler de dönüp dolaşıp Ortadoğu dükkanına geliyordu. Trump da Çin’e odaklanıp ticaret savaşına girecek, gümrük yükseltecek. AB’ye Çin’le ticareti sınırlamaları baskısı yapacak. Ancak Ortadoğu jeo-politiğine geri dönecektir. Çünkü Ortadoğu, jeo-stratejik, jeo-ekonomik ağırlığını koruyor. Çin en büyük petrol ithalatını Rusya ve Ortadoğu’da İran, Irak, Suudi Arabistan gibi ülkelerden yapıyor. Çin’in ve müttefiklerinin büyümesini sürdürmesi petrole bağlı ve Trump bunu engellemek için Ortadoğu’ya odaklanacaktır. Trump para-ticaret odaklı düşündüğünden Yemen’deki Husiler ticaret gemilerini vurup Süveyş-Akdeniz ticaretini engelliyor diye yoğun saldırılar organize edecektir.
BMGK’nin 1701 sayılı kararının fazlasını uygulayıp Hizbullah’ı Litani Nehri’nin güneyinden çıkaracak, Beyrut merkez yönetimdeki ağırlığını büyük oranda kıracaklar.
Kampanyası sırasında Rusya-Ukrayna Savaşı’nı 24 saatte bitireceğini söyleyen Trump, Florida’da zafer konuşmasında savaş başlatmayacağının sözünü verip, “Savaş başlatmayacağım, savaşları durduracağım, bu demokrasi ve özgürlük için büyük bir zafer” ifadesini kullanmıştı. (AA/06.11.2024) Ancak bu kolay değil. Arasının iyi olduğunu söylediği Putin’i ordu ile girip ilhak ettiği Luhansk, Donetsk, Zaporjiya ve Herson’dan çıkmaya ve bu bölgeyi uluslararası bir gücün denetimine bırakmaya ikna etti diyelim, Kırım konusunda ikna edemez. Ukrayna da bunca kayıptan sonra Rus askerleri kalırsa anlaşmaya yanaşmaz. Putin ile anlaşma karşılığı Avrupa ülkelerini kaybetmeyi ABD Kongresi göze almaz.
Bahçeli’nin öne çıkarılması
Bakanlık havuzundaki ekibi de gösterdi ki Trump döneminde de savaşlar, operasyonlar olacak, mülteci akınları sürecek. Kürtlerin statüsüz kalması için bütün ülkelerin kendisinin yanında hizalanmasını beklerken Trump’a büyük umut biçen Türkiye, ezberleriyle, inkarlarıyla dış politikada küçük düşüyor. Başka başkentlere umut bağlamak, kapitülasyonlar vermek yerine, halklar arası barış köprüleri kurulsa, bütün halklar eşit kabul edilse, anayasal güvence sağlansa kimsenin ağzına bakmaya gerek kalmayacak. Gidişat gösteriyor ki Ortadoğu’da Kürt meselesini çözemeyen ülkeler çözülür. İran da; Kürt, Beluç, Azeri, Arap halklarıyla meselesini çözemezse, Rojhilat, Belucistan haritasının dünya gündemine oturması kaçınılmaz.
Bu tür dönemlerde ülkeler askeri simülasyonlar yapar, tatbikatlar düzenlerler. Muhtemeldir ki Türkiye, çok varyasyon simüle etmiştir. Örneğin, İsrail, Türkiye’nin “terör hedefleri”, “teröristler” gibi argümanlarının aynısını dillendirip Hatay’ın güneyinden Lazkiye’den Suriye’ye girse, TSK-SMO ve HTŞ kontrolündeki İdlib’e ilerlerse ne olur diye simüle edilmiştir. İsrail, İdlib’den cihadist grupların olduğu El Bab’a ve Antep ve Kilis karşısındaki Cerablus, Azez’e, Hatay’a bitişik Efrîn’e ilerlese Türkiye durdurabilir mi? Ve İsrail ilerlediği yerlere yerleşip cihadist güçleri sürerken yanlışlıkla uçakların düşürülebileceğini söyleyip bölgede hava sahasını uçuşa kapattığını ilan etse ne tür sonuçlar ortaya çıkar? İsrail, artık Kürt karşıtı hamlelerin dışında yer alırsa ne olur?
Önleyici pencereler açma evresine girildi. Tamillere karşı “Sri Lanka Modeli”ni de içeren “Çökertme Planı” boşa çıkarken, Ortadoğu’daki siyasi, askeri, toplumsal tufanda Türkiye’nin çöküp çözüleceği korkusu sarınca Devlet Bahçeli üzerinden bir yolun taşları döşenmeye çalışılıyor. Güney Afrika’da ırkçı Ulusal Parti Liderleri olan ve sırasıyla Devlet Başkanı olan Pieter Willem Botha, Frederik Willem de Klerk’in, Nelson Mandela ve ANC’ye çağrılarla başlattığı süreç gibi Irkçı tabanı ikna etme rolünü Bahçeli’ye bırakan Erdoğan da destek açıklamaları yapıyor. Düz çizgisel olmasa da mecburi bir yol açımı süreci. Çünkü en büyük endişesi İsrail’in Kürtlerle ittifak kurması. İsrail’in yeni Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar da 10 Kasım 2024’te resmi devir teslim töreninde göreve başlarken “Kürt halkı siyasi bağımsızlığı olmayan büyük milletlerden biri” deyip Ortadoğu’da Kürt ve Dürzi halklarıyla iletişim kurması, ittifak halinde olmaları gerektiğini söyledi. (The İndependent Türkçe/ 11.11.2024) Bu gibi değerlendirmeler nedeniyle Türkiye gibi ülkeler çanların kendileri için çaldığını düşünüyor.
Türkiye’yi ancak “birinci çözüm süreci”nden ders çıkarıp, samimi bir vizyon ortaya koyması, Kürtlerle eşitlik temelli barış sağlaması, Rojava’yla dostluk kurması düze çıkarabilir. Tarihin yanlış tarafında durmaya devam ederlerse Türkiye uçuruma yuvarlanabilir.